05/12/2024

Boşanma Davalarında Bilişim Delilleri ve Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu


Warning: Attempt to read property "post_excerpt" on null in /home/bookmark/public_html/wp-content/themes/covernews/inc/hooks/blocks/block-post-header.php on line 43

Boşanma Davalarında Bilişim Delilleri ve Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu

Av.Özgür Eralp

Günümüzde boşanma davalarıyla ilgili en çok karşılaşılan sorunlardan bir tanesi, kendisini aldattığından şüphelendiği eşinin bilgisayarından veya cep telefonunudan elde ettiği delilleri mahkemelere sunmasıyla ortaya çıkıyor. Bu gibi deliller, bazen gizli kamera ve benzeri cihazlar ile bazen de bilgisayarlara veya cep telefonlara yüklenen özel yazılımlarla sağlanabiliyor. Genellikle de eşinin şifrelerini bilen kişi, Facebook, Twitter gibi sosyal medya hesaplarını kontrol ediyor ve Gmail, Yahoo, Hotmail gibi e-posta adreslerine girme veya Whatsapp, Msn messenger gibi sohbet yazılımları içeriklerine ulaşıyor.

Uygulamada bazı mahkeme kararlarında, evlilik birliğini sarsıcı eylemlerin hangi eşten kaynaklı olduğunun ortaya konulması açısından, hukuka aykırı olarak ele geçirilen delil sunumunun hukuka aykırı olmayacağı” ifade edilmektedir. Örneğin, Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 12.06.2012 tarih ve 2012/13117 E. 2012/14791 K. sayılı kararında “Sanığın kendisine karşı işlenmekte olan cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira, şantaj gibi bir suçun söz konusu olması ya da kendisine veya aile birliğine yönelen onur zedeleyici, haksız bir saldırıyı önlemek amacıyla kaybolma olasılığı olan kayıtları yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgi ve rızası dışında konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayatına ilişkin ses ve görüntülerini dinleme, izleme ya da kaydetme eylemlerinin hukuka aykırı olamayacağı” ifade edilmektedir.
Nitekim benzer nitelikteki Yargıtay 12. Ceza Dairesi. E. 2012/20608 K. 2012/18217 T. 11.9.2012 tarihli kararında Kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda ifadesine vurgu yapılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2011/2-703
K. 2012/70 T. 15.2.2012 tarihli kararında “Özel hayatın gizli alanı dediğimiz ve sadece bireyi ilgilendiren alana hiçbir şekilde müdahale edilemez. Örneğin kişinin cinsel yaşamı böyledir. Hayatın bu gizli alanı ihlal edilerek bir delil elde edilmiş ise, bunu, kim, nasıl ve hangi amaçla elde etmiş olursa olsun söz konusu delil Ceza Mahkemesinde delil olarak kullanılamaz. Zira hayatın gizli alanı bir delil elde etme yasağı teşkil eder” ifadelerine yer verilmiştir.
Bazı olaylarda, eşler özel hayatın gizliliği kapsamındaki kayıtları kasten ve Türk Ceza Kanunu madde 134’de sayılan suça vücut verecek şekilde bilerek ve isteyerek basın ve
Boşanma Davalarında Bilişim Delilleri ve Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçuyayın organlarına temin etmek suretiyle internet ortamında ve diğer basın ve yayın araçları ile yayınlanmasını sağlamaktadır. Yani kişi elde ettiği bu bilgi ve belgeleri boşanma davasına delil teşkil etmekten ziyade gazetelere servis ederek haberin gazetelerde ve internet sitelerinde yayılmasını hedeflemektedirler.
Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki, yukarıda bahsettiğimiz içtihatlar eşler arasındaki özel hayatın gizliliğini ihlal edici hareketlerin her şekilde meşru kabul edilmesi sonucunu doğurmamakta olup esasen gerek doktrinde gerek uygulamada tartışılır haldedir. Yasa hükmünde açıkça yer almayan bir istisna hükmünün içtihatlarla doldurulması beklenemez. Zira modern ceza hukuku anlayışını benimseyen Türk Ceza Kanunu’nun Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi başlıklı 2. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere “Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.”
Görüldüğü üzere bir eylemin suçun suç olmaktan çıkarılması veya bu şekilde yorumlanması ancak kanuni düzenlemeyle mümkündür. Nitekim Türk Ceza Kanunu’nun Banka ve Kredi Kartları ile ilgili suçları düzenleyen 245. maddesinin 4. fıkrasında benzer bir düzenleme mevcuttur. Bu maddeye göre “Birinci fırkada yer alan suçun; a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.”
Sonuç olarak, kanun koyucu Türk Ceza Kanununun 134. maddesine, eşler arasındaki ihlali cezasızlık sebebi olarak belirleyen böyle bir fıkra eklemediği sürece eşler arasında olsa dahi bu suçtan kurtulma mümkün olmayacaktır. Aksine kanun koyucu özel hayatın gizliliği ihlaline son dönemlerde çok farklı önem vermekte cezaların yetersizliği nedeniyle artırım da bulunmaktadır. Bu nedenle, konu hakkında yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar, ihlaller olayın özelliğine göre mahkemelerin takdiri ile değerlendirilmeye devam olunacaktır.
Türk Ceza Kanunu’nun Özel Hayatın Gizliliğini ihlal başlıklı 134. Maddesine göre; “Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır. Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.”

About The Author